Haber Detayı
Bir zaman kapsülü: Bolonya
İtalya'nın en büyüleyici sırlarından biri, Emilia-Romagna bölgesinin kalbinde yatan Bolonya. "La Dotta" (Bilge), "La Grassa" (Şişman) ve "La Rossa" (Kızıl) lakaplarıyla anılan şehir, tarih kokan portikoları, damak çatlatan mutfağı ve Avrupa'nın en eski üniversitesiyle adeta bir zaman kapsülü.
Bolonya, Roma'nın kalabalığından, Milano'nun hızından uzak, otantik bir İtalya havası almak isteyenler için biçilmiş kaftan.
Sokaklarında dolaşırken, kırmızı tuğlalı evlerin gölgesinde kahve yudumlarken veya bir tabak taze tagliatelle al ragù ile sofraya otururken, kendinizi bir roman kahramanı gibi hissedeceksiniz.
Gelin, bu kızıl şehrin katmanlarını birlikte soyup, onun büyüsüne kapılalım.
Portikoların altına adım atıyoruz...Bolonya'ya vardığınızda, sizi ilk karşılayanlar o sonsuz kemerler olacak.
UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan 62 kilometre uzunluğundaki portikolar, şehrin damarları gibi birbirine bağlı.
Yağmur da yağsa, güneş de vursa, bu sütunlu yürüyüş yolları sizi koruyacak.
Şehrin ritmi adeta buradan akıyor: Sabah espresso'suyla başlayan günler, akşamüstü aperitivo sohbetleriyle bitiyor.
Nüfusun yarısını oluşturan 90 bin üniversite öğrencisi ise sokaklara gençlik enerjisi katıyor; duvarlarda afişler, kafelerde felsefi tartışmalar eksik olmuyor.Tarih mozaiği: Etrüsklerden rönesans'a Bolonya'nın hikayesi, prehistorik dönemlere uzanıyor.
MÖ 9. yüzyılda Villanova uygarlığının tarım ve zanaat izleri burada başlıyor.
MÖ 7.-6. yüzyıllarda Etrüskler, bölgeyi "Felsina" adıyla bir ticaret merkezi haline getirmiş; zengin mezarlar ve savunma duvarları, onların metal işçiliğini anlatıyor.
Ancak asıl dönüşüm, MÖ 189'da Romalıların Boii kabilesini yenip "Bononia"yı kurmasıyla geliyor.
Dik açılı sokaklar, forum, tiyatro ve surlarla çevrili bu koloni, Julius Caesar'ın bile konuştuğu bir yer olmuş; yaklaşık 20 bin nüfusuyla Po Vadisi'nin incisi.Roma sonrası Gotlar ve Longobard istilalarıyla sarsılsa da, 8. yüzyılda Papalık kontrolüne giren şehir, 11. yüzyılda özgür bir komün olmuş.
Orta Çağ'da tüccar ailelerin yükselişiyle parlamış: 12. yüzyılda inşa edilen Asinelli ve Garisenda kuleleri, aileler arası güç rekabetinin simgeleri.
Bu "iki kule", Pisa'nınkini andıran eğikliğiyle Garisenda ve 97 metrelik heybetiyle Asinelli, şehrin siluetini tanımlıyor. 16. yüzyılda Papalık Devleti'nin parçası olan Bolonya, Rönesans'ta sanat ve bilimin merkezi haline gelmiş. 19.-20. yüzyıllarda ise işçi hareketleri ve öğrenci protestolarıyla "kızıl" lakabını pekiştirmiş.Bugün Bolonya, Bronz Çağı kalıntılarından Rönesans saraylarına kadar katman katman bir tarih müzesi.
Her sokakta okunan bir hikaye var: Ticaretin, isyanın ve yeniliğin hikayesi.Eğitimde bir dev: Bologna üniversitesi'nin mirasıBolonya denince, akla ilk gelen "La Dotta" yani bilge şehir unvanı. 1088'de hukuk öğrencileri tarafından kurulan Università di Bologna, dünyanın en eski sürekli faaliyet gösteren üniversitesi.
Guinness Rekorlar Kitabı'nda "ilk derece veren üniversite" olarak yer alıyor.
Kökeni, 11. yüzyılda rahiplerin ve tüccarların derslerine dayanıyor; zamanla tıp, felsefe ve teolojiye yayılmış.
Dante, Petrarca, Kopernik, Erasmus gibi devler burada yetişmiş.
Orta Çağ'da Avrupa'nın entelektüel merkezi olan kurum, bugün QS sıralamasında hukuk ve tıp alanında lider.Sokaklar canlı, kafeler birer tartışma arenası.
Archiginnasio binası, üniversitenin kalbi; halka açık kütüphanesi ve 16. yüzyıl Anatomi Tiyatrosu'nu mutlaka ziyaret edin.
Sedir ağacından oyulmuş, heykellerle süslü bu amfi, tıp eğitiminin devrimini simgeliyor; kadavralar üzerinde derslerin verildiği yer.
Bolonya, bilgiyle yoğrulmuş bir şehir; her köşesinde entelektüel bir miras kokusu var.Gezilecek yerler: Portikoların labirentinde bir hazine avıBolonya, yürüyerek keşfedilecek bir cennet.
Bu cenneti keşfetmeye Portikoların rehberliğinde başlayın: Piazza Maggiore, şehrin nabzı. 13. yüzyıldan kalma Palazzo d'Accursio ve Palazzo del Podestà ile çevrili meydan, her daim canlı.
Yanındaki Piazza del Nettuno'da Giambologna'nın 16. yüzyıl eseri Neptün Çeşmesi, su tanrısının şehvetli heykeliyle büyüleyici, buluşma noktası burası.Dini miras için Basilica di San Petronio'ya uğrayın: 15. yüzyıl Gotik-Rönesans şaheseri, dünyanın en büyük tuğla kiliselerinden.
İçindeki meridyen çizgisi, güneş saati olarak işlev görüyor, bu, Kopernik'in modelini doğrulamak için kullanılmış.
Yakınındaki Santo Stefano kompleksi yani"Bologna'nın Kudüs'ü" yedi kiliseden oluşuyor: 5. yüzyıla uzanan avlular, Roma tapınak kalıntıları ve mistik bir hava.
Hz.
İsa'nın mezarının kopyası bile burada!Panoramik bir bakış için Due Torri'ye tırmanın: Asinelli Kulesi'ne 498 basamak çıkın (Garisenda ziyarete kapalı, eğikliğiyle ünlü).
Tepeden kırmızı kiremitli çatı denizini ve Apenin Dağları'nı seyredin.
Şehir dışına kaçmak isterseniz, San Luca Bazilikası'na 3,8 km'lik portiko yoluyla yürüyün: 666 kemer, 18. yüzyıl barok kiliseye ve dağ manzarasına çıkar.Sanatseverler Pinacoteca Nazionale'yi kaçırmasın: Giotto, Raphael, Tintoretto ustalıkları burada.
Modern bir deneyim için MAMbo ideal.
Quadrilatero mahalleleri ise Orta Çağ sokaklarında kaybolmak için: Dar geçitler, tarih dolu.
Bolonya’da adım başı bir sürpriz var; portikoların altında kaybolun, çıkın.Bolonya, kültürün ve neşenin şehri; festivalleriyle capcanlı.
Müzik için Bologna Festivali (Nisan-Ekim): 100'den fazla klasik, caz konseri var.
Oltre Festival (yaz), surların ötesinde rock ve elektronikle coşar.
Sinemaseverlere Cinema Ritrovato (Haziran-Temmuz): Restore edilmiş klasikler, açık havada.Çocuklar için Bologna Children's Book Fair (Nisan), dünyanın en büyüğü.
Caz tutkunları Bologna Jazz Festivali'ni (Temmuz) beklesin.
Yemek festivalleri ise "La Grassa"nın zirvesi: Mortadella Festivali (Eylül), 100 çeşit salam tadımıyla sokak partileri.
Tortellino Festivali (Ekim), ev yapımı makarnalar ve usta atölyeleri.
Festival of the Flavors (Mayıs), Parmigiano-Reggiano, balsamic sirke, prosciutto sergisi.
Sonbaharda Sagra del Marrone (kastanya) veya Funerale della Saracca gibi yerel kutlamalar.
Kışın Noel pazarları, yazın açık hava filmleri...
Takviminizi bolognawelcome.com'dan kontrol edin; Bolonya, her mevsim bir festival.Lezzet durakları: "Şişman" şehrin cömert sofraları "La Grassa" lakabı, boşuna değil: İtalyan mutfağının kalbi burada atar.
Menüde yıldız, tagliatelle al ragù – "spaghetti bolognese" diye yanlış bilinen, aslında elde açılmış yumurtalı tagliatelle'ye saatlerce pişmiş et sosu (domuz-dana, süt, şarap, salça).
Gerçek Bolonya usulü, unutulmaz.Tortellini, minik et dolgulu halkalar; rivayete göre melek göbeğinden esinlenilmiş, et suyunda (in brodo) servis edilir.
Mortadella, şehrin gururu: Yağlı, fıstıklı salam; "panino con la mortadella" ile sokak lezzeti.Keşif için Quadrilatero'ya dalın: Mercato delle Erbe ve Mercato di Mezzo'da taze peynirler, salamlar, şaraplar arasında dolaşın.
Aperitivo ritüeli kaçınılmaz: Lambrusco veya Pignoletto eşliğinde cicchetti'ler – küçük tabak atıştırmalıklar.En iyi duraklar: Osteria della Fondazza, geleneksel ragù için (15-20€).
Nonna Rosa, ev tortellini'si ve aile samimiyeti.
Osteria Bartolini, Michelin'li deniz ürünleri (30-50€).
Trattoria Battibecco, yerel vibe ve şarap eşleştirmeleri.
Da Cesari, 20. yüzyıl klasiği – zampone deneyin.
Aperitivo için Zerocinquantello veya Altro.Vejetaryenlere Ahimè.Hangi mevsimde gidilmeli?
Bolonya'nın dört yüzü Bolonya, dört mevsim ayrı güzel.
En ideali ilkbahar (Nisan-Haziran): 15-25°C, uzun günler, festival yoğunluğu var, portikolar çiçeklerle renklendir.
Sonbahar (Eylül-Ekim): Ilıman hava, az kalabalık, trüf-mantar mevsimi; Biografilm Festivali (Ekim) sinema ziyafeti.Yaz (Temmuz-Ağustos): 30°C+ sıcak, turistik kalabalık ama konserler zirvede.
Kış (Aralık-Şubat): 0-10°C, sisli-romantik; Noel ışıkları ve pazarlar büyülü.
Düşük sezonda oteller %30 ucuz, sis altında kuleler, masalsı.