‘Öteki’ Kent Tiyatro Festivali’nde izleyici ile buluştu

HAŞİM KILIÇ / NEFES‘Öteki’, 2.

Uluslararası Kent Tiyatro Festivali kapsamında Ankaralı tiyatro severlerin karşısına çıktı.

Temsil sonrası söyleşi yapan oyuncular, katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

Erdem Şenocak, sinema filmi yönetmeni olan Emin Alper’in tiyatro yönetmenliği ile ilgili sorusuna şu cevabı verdi: “Emin, sinemada olduğu gibi tiyatroda da oyunculuk yönetimine büyük önem veriyor.

Işık ya da teknik detaylardan çok oyunculuk denemelerine zaman ayırmayı tercih ediyor.

Provalara başlamadan önce sürecin oyunculuk açısından zorlayıcı ama geliştirici olacağını tahmin etmiştim, öyle de oldu” dedi.

Şenocak, tiyatronun doğası gereği her şeyin zamanla olgunlaştığını vurgulayarak, “Sinemada bir sahne sabitlendiğinde o artık bitmiştir ama tiyatroda her şeyin kaba inşaat halinde kalması ve zamanla gelişmesi gerekir.

Emin bazen bunu hemen bitirmek isterdi ama sonra hep birlikte o sürecin içinde şekillendik” diye konuştu.PROVALARDA ÖZGÜR HİSSETTİKGökhan Yıkılkan da Alper’in ne istediğini çok net bilen bir yönetmen olduğunu vurgulayarak, “Çok konforluydu.

İstediğin kadar fevri ol ama o ne istediğini çok iyi biliyor. ‘Sen onu kendi filminde yaparsın, ben bunu istiyorum’ diyor.

O kararlılık da aslında oyuncuya büyük bir rahatlık sağlıyor.” dedi.

Cem Yiğit Üzümoğlu ise prova sürecinin özgür ve açık bir atmosferde geçtiğini anlatarak, şunları söyledi: “Realistik olmayan bir biçim ortaya koymamıza rağmen provalarda çok özgür hissettik.

Emin yaptığımız her şeye açıktı.

Erdem’le sahneleri defalarca değiş tokuş ederek deneme imkânı bulduk.

Bir rolü iki kişi birlikte çıkarır gibi olduk ve bu süreç çok besleyiciydi.” Derya Karadaş da yönetmenin ilk tiyatro deneyiminin ekibi de özgürleştirdiğini söyleyerek, “Emin’le çalışmak çok keyifliydi.

Bizi özgür bıraktı, hep beraber arayıp bulup elediğimiz bir süreç yaşadık.

Her oyun değişiyor, çünkü her sahne biraz da o günün haliyle yeniden doğuyor.” ifadelerini kullandı.KARANLIK YANIMIZLA YÜZLEŞMEFiziksel olarak kusursuz bir biçimde birbirine benzeyen ama karakter olarak tamamen zıt olan iki birey üzerinden ego ve alter ego kavramlarını irdeleyen oyunda, canlandırdığı karakterin sürekli kendini başkalarıyla kıyaslayan bir yapısı olduğunu anlatan Erdem Şenocak, rolüyle ilgili şunları söyledi: “Aslında bu karakter, kendine sürekli rakipler yaratan, mağdur hisseden, dünyanın ona karşı olduğuna inanan bir tip.

Hepimiz zaman zaman kibirli ya da ezik hissedebiliyoruz.

Bu karakter ise bu halleri uçlarda yaşıyor.

Bu oyun, kendi karanlık yanımızla yüzleşmezsek nasıl delirebileceğimizin de bir anlatımı gibi.”KENDİMİZİ BAŞKALARININ GÖZÜNDEN DEĞERLENDİRİYORUZDerya Karadaş da oyunun izleyiciye ayna tuttuğunu belirterek “Hepimizde kıyaslamalar, sorgulamalar var.

Bunları uçlarda yaşadığımızda hayat çok sıkıntılı bir hâle geliyor.

Oyun, bu sınırları fark etmemizi sağlıyor.” dedi.

Gökhan Yıkılkan ise ‘Öteki’yi toplumsal bir okuma üzerinden değerlendirerek, “Kendimizi hep başkalarının gözünden değerlendiriyoruz.

Herkes onaylanmak istiyor, bu da özgürleşmeyi engelliyor.

Benim karakterim de sürekli başkalarının rızasına göre şekilleniyor.

Bu aslında toplumun bir yansıması.” ifadelerini kullandı.