Haber Detayı

Oval Ofis görüşmesinin özü belli oldu.. Türkiye safını belirledi: Anti Avrasyacılık... İran'a büyük ticari ambargo... Turizmden enerjiye kadar
Siyaset odatv.com
03/10/2025 07:56 (2 ay önce)

Oval Ofis görüşmesinin özü belli oldu.. Türkiye safını belirledi: Anti Avrasyacılık... İran'a büyük ticari ambargo... Turizmden enerjiye kadar

Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik kararları gerekçesiyle 20 kişi ile 18 kuruluşun mal varlıklarını dondurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan karar, tam da ABD-İsrail’in İran’a yönelik savaş hazırlıkları yaptığı sırada geldi.

Türkiye, BM Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin İran’a yönelik kararları doğrultusunda 20 kişi ile 18 kuruluşun mal varlıklarını dondurdu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı karar, 1 Ekim tarihli Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlandı.

Kararda, uygulamanın BMGK kararları çerçevesinde hayata geçirildiği vurgulandı ve yaptırım listesine giren kişi ve kuruluşların başvuru hakkına sahip oldukları belirtildi.Aydınlık gazetesinin "Washington görüşmesinin örtüsü kalktı!

Trump meşruiyeti verdi İsrail’e desteği aldı" başlıklı haberine göre BMGK, 28 Eylül’de İngiltere, Fransa ve Almanya’nın talebiyle toplanarak İran’ın 2015 Nükleer Anlaşması’nı ihlal ettiği gerekçesiyle yaptırımların yeniden devreye alınmasına karar vermişti.

Yaptırımlar; seyahat yasaklarını, mal varlıklarının dondurulmasını ve nükleer programda kullanılabilecek malzeme tedariğine yasak getirilmesini kapsıyor.

Türkiye’nin kararında mal varlıkları dondurulanlar arasında İran Atom Enerjisi Kurumu, Bank Sepah, Bank Sepah International, First East Export Bank, İrano Hind Shipping Company, South Shipping Line İran, Mesbah Energy Company ve Novin Energy Company gibi önemli kurumlar yer aldı.

Ayrıca nükleer araştırma merkezleri ile enerji ve taşımacılık alanında faaliyet gösteren şirketler de yaptırım listesine girdi.ABD YAPTIRIMLARI GENİŞLETTİWashington yönetimi de aynı gün yeni yaptırımlar açıkladı.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran’ın nükleer ve balistik füze programlarını destekleyen 44 kişi ve kuruluşa yaptırım getirildiğini duyurdu.

Bu isimler arasında kamu görevlileri de var.

İranlı yetkililere aynı yöntem uygulanıyor.

Ayrıca 26 kuruluşa ve 3 adrese yönelik ihracat kısıtlamalarının da artırıldığı bildirildi.RUSYA VE ÇİN KARŞI ÇIKTIRusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vassily Nebenzia, “Biz ‘snapback’in yürürlüğe girdiğini kabul etmiyoruz.

Bu da uluslararası alanda yeni bir gerilim yaratıyor.” ifadelerini kullandı.

Çin de Rusya ile birlikte sunduğu karar tasarısının veto edilmesinin ardından, İran’ın nükleer sorununun çözümsüzlüğe sürüklenmesinin yeni bir kriz doğurabileceği uyarısında bulundu.

Çin’in BM Daimî Temsilci Yardımcısı Ging Şuang, “Bu durum uluslararası toplumun ortak çıkarlarına hizmet etmeyecektir.” dedi.SNAPBACK NEDİR2015’te imzalanan İran Nükleer Anlaşması’na göre, İran yükümlülüklerini ihlal ederse BM yaptırımları otomatik olarak yeniden devreye giriyor.

Bu mekanizma “snapback” (geri döndürme) olarak adlandırılıyor.

Ancak Rusya ve Çin, ABD’nin 2018’de anlaşmadan çekildiğini hatırlatarak Washington’un bu süreci tek taraflı işletme hakkı olmadığını savunuyor.

Bu nedenle Moskova ve Pekin, yeni yaptırımları hukuken geçersiz sayıyor.‘İLK ETAPTA DİPLOMATİK PROTESTOLAR OLABİLİR’İran’a yönelik yaptırımları ve Türkiye’nin bu sürece katılımına dair İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.

Hazar Vural ve gazeteci Cevat Gök, yaptırımların yükünün İran halkının omuzlarına bineceğine dikkat çekti.

Uzmanlara göre bu adım, İran’ın nükleer çalışmalarını durduramayacak, bölgesel gerilimleri azaltmayacak; aksine hem savaş ihtimalini büyütecek hem de İran’ı daha çok Rusya-Çin eksenine yakınlaştıracak.Türkiye’nin BM çerçevesindeki İran yaptırımlarına katılmasının gerekçesi ve etkilerini değerlendiren Cevat Gök şunları söyledi:“Türkiye bu adımı uluslararası hukuka uyum olarak savunuyor.

Tahran da bunu ABD ve İsrail baskısının sonucu olarak görüyor.

Ancak ilk etapta diplomatik protestolar, büyükelçi çağrıları gibi tepkiler olabilir.

Orta vadede ticaret hacmi düşer.

İran, alternatif olarak Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere yönelebilir.

Fakat Türkiye, İran için bir nevi nefes borusu işlevi görüyor.

Doğal gaz akışı ve ticaret bağları önemli olduğu için kopuş yaşanmaz ama gerilim artar.“Türkiye’de fiilen bazı mal varlıkları var.

Yaklaşık 10 milyon dolar civarında banka hesapları dondurulacak.

Ayrıca Mahan Air gibi havayolu şirketleri kısıtlamalarla karşılaşabilir.

Kara para aklama iddiaları gündeme gelebilir, bazı firmalar incelemelere maruz kalabilir.“İran, doğal gaz kesintisi ya da fiyat artırımı yapabilir.

Türk mallarına boykot uygulanabilir veya sınır kapılarında gecikmeler yaşatılabilir. 2021’de benzer yöntemlere başvurmuşlardı.

Türkiye enerji ihtiyacının yüzde 7’sini İran’dan karşılıyor.

Kışın sıkıntı çıksa bile TANAP üzerinden Azerbaycan’la telafi edilebilir.

Bu nedenle tam kopuş beklemiyorum ama misilleme ihtimali yüksek.

İran aynı zamanda Rusya-Çin eksenine dayanarak baskı uygulamayı deneyebilir.”‘ANKARA ESNEK UYGULAMA YAPABİLİR’Gök, sözlerine şöyle devam etti:“BM kararları hukuken bağlayıcıdır.

Özellikle ‘terörün finansmanı’ düzenlemeleri nedeniyle Türkiye’nin uyum yükümlülüğü var.

Ancak sınırlı da olsa manevra alanı mevcut.

Gıda ve ilaç kapsam dışı.

Türk şirketleri dünyanın farklı ülkelerinden ürünleri Türkiye’ye getirip İran’a satabilir.

Bu yaptırımı delmek değil, esnek uygulamadır.

Türkiye hem uluslararası hukuka uyumu hem de jeopolitik çıkarlarını dengelemek zorundadır.

NATO üyeliği bazı yükümlülükler getiriyor, ABD denetimi artırabilir ama stratejik esneklik hâlâ mevcut.”‘12 GÜN SAVAŞI’NIN DEVAMI NİTELİĞİNDE’Küresel düzendeki bloklaşmaya dikkat çeken Gök, bu yaptırımların 12 Gün Savaşı’nın devamı niteliğinde olduğunu kaydetti ve sözlerini şöyle tamamladı:“Rusya ve Çin’in veto gücü var.

Bunu kullanarak yeni yaptırımları engelleyebilirler.

Böylece Batı’nın yaptırımları ‘tek taraflı’ hale gelir, BM’nin meşruiyeti tartışmalı hâle gelir.

Dünya iki blok arasında keskin şekilde bölünür.

Yaptırımlar, 12 Gün Savaşı’nın ardından yeni bir çatışmaya hazırlıktır.

Amaç İran’ı ekonomik ve siyasi olarak zayıflatmak, İsrail’e üstünlük kazandırmaktır.

Savaş çıkarsa dengeler altüst olur; çıkmazsa İran uzun süre ambargolarla boğuşur.

Bu süreç İran’ı Rusya-Çin eksenine daha da yaklaştıracak, ekonomik ve askeri gerilimleri artıracaktır.

Kızıldeniz sahası ısınacak, enerji piyasasında küresel etkiler yaşanacaktır.”BM yaptırımlarının İran için ağır bir darbe olduğunu belirten Dr.

Hazar Vural da şunları anlattı:“Yaptırımlar çok boyutlu ve çok yönlü olarak yönetimi cezalandırmayı amaçlıyor.

İran Dışişleri ‘snapback’ mekanizmasını hukuki dayanağı olmayan, yasa dışı bir uygulama olarak görüyor. 2015 Nükleer Anlaşması’yla kaldırılan yaptırımların ardından Batı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yerine getirmediği sorumluluklar vardı.

ABD anlaşmadan çekildikten sonra İran yükümlülüklerini bir süre daha yerine getirdi; buna rağmen konjonktür hızla değişti.”‘İSRAİL AÇISINDAN BİRİNCİ AŞAMA TAMAMLANDI’12 Gün Savaşı’nı hatırlatan Vural, mevcut tehlikelere de dikkat çekti:“2025 Haziran’ında İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik başlattığı saldırı da bu tabloya dâhil edilmelidir.

İran, ‘snapback’i kötü niyetli bir hamle olarak yorumluyor ve nükleer çalışmalarının durdurulamayacağını vurguluyor.

Deneyimler gösteriyor ki dışarıdan ambargo İran’ı nükleer faaliyetlerinden vazgeçirmedi.

Ancak BM yaptırımları; silah ticareti, petrol ihracatı ve uluslararası bankacılığı ciddi biçimde kısıtlıyor.“İsrail açısından birinci aşama tamamlandı, ikinci ve üçüncü aşamalar planlanıyor.

ABD’nin İran’a yakın bölgelere büyük miktarda silah ve teçhizat sevk ettiği biliniyor.

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki gelişmeler de bu riskleri artırıyor.

Dünyada bir hegemonya mücadelesi yaşanıyor.

Gazze Savaşı’ndan Doğu Akdeniz’e kadar tüm gelişmeler bu çerçevede okunmalı.

İsrail, ABD desteğiyle baskı politikasını sürdürüyor; ancak dünya kamuoyu değişiyor.

İsrail’in uygulamalarına verilen tepkiler artık eskisi gibi değil.“İran nükleer çalışmalarından vazgeçmeyecek.

Yaptırımlar halkın sırtına yeni yük bindiriyor, bölgesel gerilimleri tırmandırıyor.

Öte yandan Atom Enerji Ajansı’nın çelişkili açıklamaları krizi derinleştiriyor.

Bir gün ‘İran’ın bombaya gidip gitmediğini bilmiyoruz.’ deniyor, ertesi gün ‘Silah üretimine dair belge yok.’ açıklaması yapılıyor.

Bu ikircikli tutum çözüm değil, çıkmaz yaratıyor.

İran’ın politik kültürü, son 46 yılda olduğu gibi bu baskılara boyun eğmeyecek.

İran toplumu nükleer enerjiyi bir hak olarak görüyor.”"İSRAİL’İN HAMLELERİ BÖLGEYİ İSTİKRARSIZLAŞTIRIYOR"Hazar Vural, İran’a uygulanan yaptırımın yalnızca Tahran’dan değil, daha geniş bir hegemonya mücadelesi bağlamında okunması gerektiğini söyleyerek İsrail ile Suriye arasında yürütülen güvenlik anlaşmaları müzakerelerini hatırlattı.

Vural şöyle konuştu:“Gazze Savaşı ve son iki yıldaki bölgesel yansımalar dikkate alındığında, İsrail’in İran’ı savaşa çektiği görülüyor.

Bunun bir de Suriye boyutu var. 8 Aralık’tan bu yana Suriye’ye yönelik binin üzerinde hava saldırısı düzenledi.

İsrail, Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK/PYD’nin kontrolündeki bölgeleri kendi çıkarı için bir ara durak olarak görüyor; ABD’nin desteğiyle güçlenen bu yapıyı bölgesel denkleme sokuyor.

İsrail, Suriye’nin bir bütün olarak kalmasını istemiyor ve Şam’daki yönetimin gelecekteki rolünü sürekli sorguluyor.

Oysa bu tutum ters tepebilir; zira Suriye’de istikrarsızlığın sürmesi ve ülkenin toparlanamaması, uzun vadede İsrail için daha büyük tehditler doğurabilir.

Buna rağmen İsrail, Ankara’nın ve bölgenin çıkarlarına aykırı adımlar atarak tüm coğrafyayı istikrarsızlaştırıyor.”‘ABD VE İSRAİL HER ŞEYİ KONTROL EDEMİYOR’Vural, İbrahim Anlaşmalarına ilişkin değerlendirmesinde de şu ifadeleri kullandı: “Washington–Tel Aviv hattı bu anlaşmaları bölgedeki tüm Arap ülkelerine dayatmaya, hatta Kafkaslara kadar genişletmeye çalışıyor.

Ancak İsrail’in son iki yılda bölgede izlediği şiddet politikaları kendi güvenliğini daha kırılgan hale getirdi.

İsrail’in yarattığı şiddet, orta vadede kendi topraklarına ve güvenlik algısına geri dönebilir.

ABD ve İsrail’in gücü her şeyi kontrol etmeye yetmiyor.

Uluslararası ilişkilerin geldiği nokta, İbrahim Anlaşmalarının dayatmalarla sürdürülse de kalıcı olamayacağını gösteriyor.

Trump’ın dile getirdiği gibi bir gün İran’ın da İbrahim anlaşmalarının bir parçası olması fikrine baktığımızda, İran’ın siyasi kültürü ve yapısı bu sürecin İran için işlemesine izin vermez.

Bir yandan Suriye’nin egemenliğini bombalarla zayıflatmaya çalışan İsrail’in, diğer yandan İbrahim Anlaşmalarını dayatması ciddi bir çelişki oluşturuyor.

Bu tablo, İsrail’in uluslararası düzeni dinamitlerken öte yandan arzu ettiği şekilde kendi güvenliğini sağlayıp sağlayamayacağı sorusunu gündeme getiriyor.”Odatv.com

İlgili Sitenin Haberleri