Haber Detayı
‘Sergiden net bir cevapla değil, daha fazla şüpheyle ayrılmalarını istiyorum’
Baran Kurtoğlu’nun ‘İkonlar, Ölümler ve Kalan Şüpheliler’ sergisi Antalya’daki Gülden Bostancı galeride ziyarete açıldı. Tarihsel sahneleri parçalayarak yeniden kurgulayan sanatçı, eserlerinde izleyiciyi imajların güvenilirliğini sorgulamaya davet ediyor.
Sanatçı Baran Kurtoğlu’nun tarihten politik sahneleri, protestoları ve iktidar temsillerini yeniden kurguladığı sergisi ‘İkonlar, Ölümler ve Kalan Şüpheliler’ Antalya’daki Gülden Bostancı galeride 25 Ekim’e kadar devam ediyor.
Sergide 7 heykel, 20 kâğıt üzeri çizim ve 10 tuval görülebilir.
İlk kez geçen yıl CI (Contemporary Istanbul) Bloom’daki işleriyle fark ettiğim sanatçının bir diğer sergisi ‘Burhan Kum&Baran Kurtoğlu Tarlabaşı’nda’ysa MeMA+London’ın Beyoğlu’ndaki binasında 5 Ekim’e kadar açık.
Sanatçı Kurtoğlu sorularımızı yanıtladı.- Bu sergiyle izleyiciye ne anlatmak istiyorsun?Sergide politik tarihten alınmış sahneler, yıkılan heykeller, protestolar ya da iktidarın görkemli anlarına eşlik eden küçük kırılmalarla günümüzden iktidar tasvirleri var.
Fakat bunları doğrudan temsil etmek yerine çoğu zaman araya mesafe koyarak, parçalayarak ya da başka bağlamlara taşıyarak sunuyorum.
İzleyiciye tek bir doğruyu aktarmaktan ziyade imajların güvenilmezliğini ve temsillerin ne kadar politik olduğunu hissettirmek istiyorum.- Serginin başlığı güçlü çağrışımlar barındırıyor.
Senin için hangi duyguları özetliyor?Başlık üç ayrı katmanı bir arada taşıyor.
Toplumların yücelttiği ikonlar, bu ikonların kaçınılmaz sonları ve onların ardından ortaya çıkan boşluk.
Ölüm burada sadece biyolojik bir son değil, bir ideolojinin ya da bir inancın çöküşü. ‘Şüpheliler’se geriye kalan boşluğu tanımlıyor.
Bu başlık benim için bir tür kuşku ve yüzleşme alanı.
SAHAFLARDAN TOPLUYOR - Sergiyi gezenlerin aklında hangi sorular kalsın istiyorsun?Kesin bir cevap vermem çok zor.
Ama şu düşünülebilir: “Bir ikonun yıkılışı sadece geçmişe mi aittir, yoksa bugün de hâlâ tekrar ediyor mu?”.
Ayrıca imajların güvenilirliğini, temsillerin ne kadar manipülatif olduğunu sorgulamalarını arzuluyorum.
Kısacası sergiden net bir cevapla değil, daha fazla şüpheyle ayrılmalarını istiyorum.- Bazen bir kitap sayfasına bazen bir defter kâğıdına resimler yapıyorsun.
Bu fikir ilk nasıl aklına geldi?Atölyede bulduğum, daktiloyla yazılmış eski bir kâğıdı görünce geldi aklıma bu fikir.
Yazılarda Yunan olimpiyatları hakkında açıklamalar vardı.
Günümüzdeki sokak protestolarıyla güzel bir bağlam yakaladığını düşündüm ve üzerine politik bir protesto sahnesi yaptım.
Sahaflardan topladığım eski dergiler, kitaplar ve defterler üzerinde çalışmak, tarihle doğrudan temas kurmanın bir yolu gibi geldi.
Kâğıt üzerindeki yazı, fotoğraf ya da lekeler, resme hem hazır bir bağlam hem de kırılgan bir zemin sağlıyor.
Üretirken teknik kısımları çok düşünmüyorum ama benim için esas olan, geçmişin izlerini bugünün politik imgeleriyle çarpıştırmak.- Resimle yolculuğun ne zaman başladı?
Bu alanda eğitim gördün mü?İlk grafitimi Antalya’da lise zamanında yapmıştım.
O zamanlar keyfi bir ilgim vardı ama esas başlangıcımı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü olarak söylemem daha doğru olur.
Sonrasında aynı okul ve bölümde ‘Gerilla Sanatın Kurumsal Sanata Karşı Konumu’ üzerine bir tez yazdım.- Antalya’da sanatçı olarak üretim yapmanın avantajları ve zorlukları neler?Antalya gibi bir yerde üretim yapmak, İstanbul’daki yoğun sanat gündeminden biraz uzak kalmaya neden oluyor.
Bu hem dezavantaj hem de kendi pratiğime daha fazla odaklanma alanı açıyor.
Öte yandan üretim sürecinde bazı imkânlara erişmek daha zor olabiliyor.
İstanbul’da hangi arkadaşımla konuşsam bana söyledikleri tek şey “İstanbul’da kendini hatırlatman lazım” oluyor.
Ama bana sanat ortamıyla ilgili daha samimi söylemler lazım.